Q STANDARDI
Christopher Sholes, arkadaşı Carlos Glidden ile bir numaralama makinesi
icat etti. Daha sonra bu makineyi harf basma makinesine dönüştürmeye karar
verdiler. Sholes’un makinesi bugünkü daktiloların atasıdır ve hemen hemen aynı
prensiple çalışır. Daktiloda aynı anda iki karaktere bastığınızda kağıda doğru
hareket eden kollar birbirinin üzerine gelerek sıkışmaya neden olabilir ve ne
kadar hızlı yazarsanız bu sıkışma ihtimali o kadar yüksektir. Sholes teknik
olarak aşamadığı bu sorunu en aza indirmek için kullanıcıların hızlı yazmasını
engellemenin yollarını aramıştır, bunun için de harflerin yerlerini
alabildiğine karıştırarak İngilizce’de en çok kullanılan harfleri parmakların
en zor ulaşabileceği yerlere yerleştirmeyi uygun görür ve Q klavye adını
verdiğimiz harf dizilimi ortaya çıkar.
Q standardı modern bir mühendislik ürünü olmaktan çok uzaktır. Uzun yılllar
eleştiri konusu olan bu durum; daktilo ustalarının Q klavyeye olan mevcut
alışkanlıkları ve piyasanın Q klavye tarafından çoktan istila edilmiş olması
nedeniyle ve 40 milyon daktilonun değiştirilme maliyeti ortaya çıkınca
çözümlenmemiştir. Q Klavyenin bu rastgele harf dizilimi İngilizce yazımı
zorlaştırdığından İngilizce’ye uygun bir standart geliştirmek için Washington
State Üniversitesinden Prof. Dr. August Dvorak, 1932 yılında İngilizce’de çok
kullanılan harflerin klavyenin en kolay ulaşılabilir yeri olan orta sırasına
toplandığı bir klavye dizilimi önerir. Dvorak’ın araştırmalarına göre,
sekreterlerin parmakları gündelik yazı işleri sırasında Q klavyede 16 mil yol
alırken Dvorak klavyesinde sadece 1 mil yol almaktadır. Belirtilen sayılı
sebeplerden dolayı Dvorak’ın klavyesi yayılamaz ve kaybolup gider. Çağdışı ve
bilimsel temeli olmayan Q standardı günümüze kadar hâkimiyetini sürdürmeyi
başarmıştır.Bilgisayarlar çıktıktan sonra da daha önceden on parmak yazmayı
öğrenenlerin işini zorlaştırmamak amacıyla aynı dizge korunmuştur.
Q Klavye standardı Türkiye’de bilgisayarların yaygınlaşmasıyla birlikte
yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır, ancak Türkçe’ye uygun değildir. Çünkü
Q klavyede, Türkçe’de en çok kullanılan harfler, uygunsuz bir biçimde yerleşmiş
durumdadır.
Klâvyelerin oluşturulmasında bir Dünya standardı yoktur ve değişik dilleri
konuşan toplumların ses, hece ve harf ayrıcalıkları varoldukça dünyanın tek bir
standardı olamaz da. Örneğin Türkçe’deki ”ı” harfi, başta İngilizce olmak üzere
birçok dillerin alfabesinde yoktur. Aynı şekilde ”ğ, ç, ş, ö, ü” harfleri de
birçok dillerde yoktur. Ses olarak varolan dillerde de değişik harflerle, bazen
birkaç değişik harfin birbirini izlemesiyle belirtilmektedir. Bunları dünya
standardı olarak birleştirmek bugün için hiç düşünülmediği gibi, değişik
dillerdeki seslerinin ve harflerinin çoğunun aynı oluğu Lâtin alfabesini
müştereken kullanan İngiliz, Fransız ve Alman klâvyelerinde de ”é, è, ê, ç, ö,
ü, ß” gibi ayrıcalıklar için bu ülkelerde kendi dillerinin özelliklerine göre
düzenlenmiş farklı klâvyeler bulunmaktadır. Özet olarak klâvyelerde tek bir
dünya standardı olması gerekmemektedir.
PEKİ F STANDARDI?
Bilimsel temellere dayalı standart bir Türk klavyesi geliştirilmesinin
zorunluluğuna inanan İhsan Yener, TDK kılavuzundaki 29 bin 934 kelimenin
istatistiğini aldı, 183 bin 596 harfin kaç kez kullanıldığını belirledi.
Parmaklarının röntgenlerini çektirdi, kas, sinir sistemini inceletti; fiziksel
güçleri ve hareket özellikleri tespit etti. O gün yapılan çalışmalara göre
Türkçe’de en çok kullanılan beş harfin sırasıyla, a, e, k, i ve m olduğu ortaya
çıkmış. İş yükünü her iki ele eşit paylaştırmak için de sol el yaklaşık yüzde
49, sağ el de yüzde 51 oranında kullanılacak şekilde harfler yerleştirilmiş.
Böylece bugün kullandığımız F standardı ortaya çıkarılmış. 1946’dan itibaren
daktilo öğretmeni sıfatı ile sürdürdüğü bu çalışmalarının dikkate alınmasını
ancak 1955’te başarabilmiş.
F standardının akıbeti Dvorak’un İngilizce için oluşturduğu standarda
benzememeliydi. O günlerde Türkiye’de 40 bine yakın yazı makinesi mevcuttu. Bu
makinelerin F standardına dönüştürülmesi ve yeni ithal edilecek ve üretilecek
makinelerin de buna göre düzenlenmesi gerekiyordu. Bu iş, yeni bir standart
geliştirmekten çok daha zordu.
Yabancı uzmanlarla da pekiştirilmiş İhtisas Komisyonu’nca oluşturulan on
parmak yöntemi ile Türkçe için uygun F dizilimi 20 Ekim 1955’te standart Türkçe
klavye olarak kabul edilip gümrük kanunlarına “bundan sonraki ithalat, standart
Türk klavyesine uygun olacak” diye bir madde eklenmiştir. Ancak büyük maliyeti
ve zorluğundan dolayı mevcut yazı makinelerinin olduğu gibi bırakılmasına karar
verilmiştir. Türkiye’deki tüm daktilo makinelerinin Milli Klavye’ye
dönüştürülmesi, 1963 yılında Gümrükler Kanunu’na eklenmesi ve 1974 yılında Türk
Standartları Enstitüsü tarafından Zorunlu Standart olarak onanmasıyla
kesinleşmiştir.
Bir başka ilginç durum ise F klavyenin İngilizce için de çok uygun olduğu
gerçeğidir. Yapılan bir deneyde F klavyeyi 10 parmak yazan bir denek ile Q
klavyeyi 10 parmak yazan deneklere aynı İngilizce metin verilmiş. Q Klavye
kullananlar dakikada ortalama 32–35 kelime yazarken F klavye kullanan 72 kelime
yazmış. Günümüzde Q klavye yaygınlaşsa da Türkçeyi F klavyeyle yazmanın hızına
erişmek pek mümkün görünmüyor.
SONRA NE OLDU?
Uzun yıllar tüm bilgisayar ve yazı makineleri F klavye olarak ithal
edilmeye devam edildi. Ancak özellikle üretim bandındaki dizüstü
bilgisayarların klavyelerini
F standardına dönüştürme maliyeti masaüstü klavyelerinden fazla olduğu için 1990’lı yıllarda yaygınlaşan dizüstü bilgisayarlardaki fiyat farkı kullanıcıları caydıracak düzeye gelmeye başlamıştı. Sonuçta raflar Q klavyeler ile dolmaya başladı. O günlerdeki manzaraya göre yeni teknoloji olarak görülen dizüstü sistemlerde ve yeni bilgisayarlarda şık Q klavyeler rafları süslerken karşısında F klavyeli eski bilgisayarlar ve köhne daktilolar duruyordu.
F standardına dönüştürme maliyeti masaüstü klavyelerinden fazla olduğu için 1990’lı yıllarda yaygınlaşan dizüstü bilgisayarlardaki fiyat farkı kullanıcıları caydıracak düzeye gelmeye başlamıştı. Sonuçta raflar Q klavyeler ile dolmaya başladı. O günlerdeki manzaraya göre yeni teknoloji olarak görülen dizüstü sistemlerde ve yeni bilgisayarlarda şık Q klavyeler rafları süslerken karşısında F klavyeli eski bilgisayarlar ve köhne daktilolar duruyordu.
NEDEN F KLAVYE?
F klavyeye yeni nesil gereken önemi vermiş olsaydı belki bugün ülkece standartlara para verme alışkanlığımız olmayacaktı. Milli yazılım; yerli malı daha kolay benimsenebilir felsefeler olacaklardı. Cihazlar ve teknolojilerde Türkçe desteği bulunmazsa ülkemizde çok ciddi kültür erozyonu ortaya çıkacaktır. İnternetin yaygınlaşmasıyla birlikte yeni kelimeler(!) hayatımıza girmiş; dilimiz tehlikeye düşmüştür. Bizim sahip çıkmadığımız bir dile üreticilerin sahip çıkması beklenemez. Q klavyenin bu kadar yaygınlaştığı bir ortamda F klavyeye geçişin çok zor olduğu aşikardır. Fakat teknolojinin yorumlanmasının model numarasının okunmasından veya üretim tarihine bakılmasından ibaret olmadığı, bizim yenilik olarak gördüğümüz olayların uzun vadede ülke menfaatlerimize zarar verebileceği göz ardı edilmemesi gereken bir hassasiyet olarak değerlendirilmelidir.
Türkçe için ideal bir klavye çalışmalarına başlayan ilk isim, bu çalışmaları Milli Eğitim Bakanlığı ile iş birliği içerisinde gerçekleştiren daktilo öğretmeni İhsan Sıtkı Yener'di. Bu sıralarda Ankara Üniversitesi ile New York Üniversitesi arasındaki işbirliği anlaşması çerçevesinde Türkiye'ye gelen Anthony R.Lanza ile Edwark Tutark Jr. de bu çalışmalara dahil oldu. New York Üniversitesi'nden gelen ekip yaptığı çalışmaları, finansmanlarını sağlayan Uluslar arası işbirliği idaresi için yazdığı raporda özetledi.2.Dünya Savaşı sonrasında, Amerika Birleşik Devletleri tarafından on altı ülkeye ekonomik destek sağlamayı öngören Marshall Planı çerçevesinde ülkenin yapacağı yardımları organize eden teşkilatların amacı, ekonomik yönden Türkiye'yi ileri götürecek projeleri desteklemekti. Hazırlanan rapora göre Türkçe yazıma uygun bir klavyenin geliştirilmesi ve bunun standart olarak kullanılması durumunda yılda 43.500 Türk lirası tasarruf edilecekti. Bu klavyenin oluşturulması için kurulan iki komisyondan ilki Türkçedeki harf sıklıkları ve ardışıklıkları, ikincisi ise parmakların fiziksel özelliklerini inceleyerek dizilimi konusunda çalıştı.
Çalışmalar sonucunda hazırlanan klavye önce Devlet Malzeme Ofisi'ne sunuldu. 20 Ekim 1955'te ise Bakanlıklararası Standardizasyon Komitesince bu klavye onandı.Türkiye'deki tüm daktilo makinelerinin Milli Klavye'ye dönüştürülmesi, 1963 yılında Gümrükler Kanunu'na eklenmesi ve 1974 yılında Türk Standartları Enstitüsü tarafından "zorunlu standart" olarak onanmasıyla kesinleşti. Yıllar süren çabalara karşın Q klavye karşısında yaygın kullanılır hâle gelmedi. 10 Aralık 2013'te Başbakanlık tarafından Resmi Gazete' de yayımlanan bir genelgede, Türkçe'ye en uygun klavye olmasından ötürü F klavyenin kamu kurum ve kuruluşlarında yaygınlaştırılması için talimat verilerek, kamu kurum ve kuruluşlarında 2017 yılı sonuna kadar klavyelelerin F klavyeye dönüştürülmesinin sağlanacağını bildirdi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder