Kuşlarda, balıklarda, bitkilerde, hayvanlarda ve yaşayan diğer tüm canlılardaki tasarım, mühendislerin aynı görevi yapmak için ürettiklerinden üstündür. Bazıları, çalışan bu tasarımları direk kopyalamanın daha iyi bir fikir olduğunu düşünüyor. Bir kuş gibi uçabilmek, bir balık gibi yüzebilmek, bir yarasa gibi görebilmeye ne derdiniz? Pek çok çocuk böyle şeyler yapabildiğini hayal eder ve bu hayaller boşa geçen zamanlar değildir çünkü teknoloji böyle hayal gücüyle gelişir. Pek çok bilim adamı ve mühendis de yüzyıllardır böyle şeyler yapabilmeyi hayal ediyor. Aslında doğanın bu mucizelerini kopyalamaya çalışıyorlar. Bu biyomimikri, biyonik, biyomimetik ve doğadan ilham alan tasarım olarak biliniyor.
İlk insan yapımı uçak tasarlanırken Leonardo da Vinci de, Wright Kardeşler de kuşların nasıl uçtuklarını incelediler. Bugün kullandığımız uçaklar, uçan kuşlar tarafından sergilenen karmaşık kontrolle kıyaslandığında sadece basit birer taklit olarak kalırlar. Bilim adamları artık son tasarım trendi ile ilgili ilham bulmak için çizim tahtalarıyla ormanlık alanlara ve tarlalara geri dönüyor. Florida Bilim Araştırma Üniversitesi’ nin açıkladığı gibi özellikle askeri alanlarda son zamanlarda trend olan mikrohava araçları veya MAVs olarak bilinen kanat genişlikleri 6 incten küçük olan minyatür uçaklardır. Onlarda bu uçakları tasarlarken tıpkı Leonardo da Vinci gibi kuşları incelediler.
Ultracane, Leeds Üniversitesinden bir grup araştırmacı tarafından 1998 yılında kurulan bir şirketin üretilmiş bir üründür. Bu ürün görme engellilerin kendi yollarını bulabilmelerine yardımcı olmak için geliştirilmiştir. Kullanıcıların önlerindeki engelleri bulabilmeleri için ses dalgaları üretir. Bu cihaz yarasaların tamamen karanlık bir ortamda bile en küçük nesnelerden kaçınmak ve kendi yollarını bulabilmek için kullandıkları sesin yankılanma özelliğinden ilham alınarak yapıldı. Bu küçük elektronik cihaz beyaz bir bastona bağlıdır ve bastonun koluna geri bildirim sağlar. Morphotex, bir kelebeğin kanat rengini değiştirme özelliğini taklit eden bir fiber malzemedir. Bu adı morpho kelebeğinden almıştır. Bir japon şirketi tarafından üretilmektedir. Değişik kırılma indeksleri oluşturmak için iki ayrı polimerden oluşan 61 katmanlı nanoteknoloji kullanılarak üretilmektedir. Renk oluşturmak için boyalar ve pigmentler yerine değişik kırılma indeksleri oluşturduğundan daha az enerji harcar ve doğaya zarar vermez. Bu ilerde tekstil ve yapı malzemelerinde kullanılabilir. Biomimicrya, daha fazla örnek olarak, kablo bağlantılarını verebiliriz. Dulavrad otlarının ve köpeğinin tüylerinin elbiselerine yapıştığını fark eden İsviçreli mühendis George de Mestral, bundan esinlenerek kablo bağlantılarını icad etti ve patentini 1951de aldı. 1952 yılında ise bir şirket kurarak el yapımı kablo bağlayıcılarını üretmeye başladı.
Daha pek çok alanda biyomimikri’nin nasıl kullanılabileceği tartışılmaktadır. Kontrplak ve sunta gibi yapı malzemelerini üretmek için midyelerden esinlenilerek yapılan bir yapıştırıcı kullanılıyor. MIT araştırmacıları bir çöl böceği tarafından kullanılan su toplama sistemini kopyalamaya çalışıyor. Carnegie Mellon Universitesinden araştırmacılar su böceklerinin su yüzeyinde yürüyüşlerini kopyalayan robotlar tasarlamaktayken, diğer bilim adamları cam sünger olarak bilinen bir derin su yaratığını inceleyerek kırılgan bir maddeye nasıl güç verebileceklerini anlamaya çalışıyor. Deniz mühendisleri teknelerin suda nasıl daha etkili kayabileceklerini anlayabilmek için köpek balıklarının derilerini inceliyor. Kim bilebilir, belki ormanda yaptığınız bir yürüyüş veya okyanusta yüzmek bir sonraki icat için size ilham verecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder